Depresyon en az iki hafta süreyle devam eden isteksizlik, ümitsizlik, hayatın eskisi gibi zevk vermemesi, çökkünlük gibi belirtilerin yaşamı olumsuz anlamda etkilemesiyle kendini gösteren psikolojik bir rahatsızlıktır. Her insan zaman zaman kendini isteksiz veya enerjisiz hissedebilir, yaşam koşulları sebebiyle birçok duygu hissedebilir bunlar günlük işlevlerimizi bozmadığı ve uzun sürmediği müddetçe rahatsızlık veya hastalık olarak kabul edilmez. Bazen önemli bir yaşam olayı ile beraber veya anlaşılmayan bir anda depresyon sürecine girilebilir. Ancak depresyona sebep olan biyolojik ve psikolojik birçok durum vardır diyebiliriz. Genetik faktörler, çevresel koşullar(ilişkilerin bozulması, iş kaybı, taşınma), önemli ve uzun süreli hastalıklar, doğal afetler, travmatik yaşantılar, uzun süreli devam eden üzüntü ve suçluluk duyguları depresyona yol açan önemli konulardır.
Depresyonla Baş Etme Stratejileri
Depresyonla baş edebilmenin en önemli yollarından biri depresyonun varlığını kabul etmektir. Kabul sonrası atılacak ilk adımlardan bir diğeri de fiziksel hareketliliğin küçük miktarlarda arttırılmasıdır. Haftada en az 2 gün yarım saat veya kırk beş dakikalık yürüyüş veya egzersiz yapmak antidepresan ilaç kadar etki yapmaktadır. Depresyonun en büyük etkilerinden biri olan keyifsizlik ve çökkünlük haline iyi gelecek yol sosyal ilişkileri sürdürmeye devam etmektir. Kişinin kendini anladığını ve yakın hissettiği düşündüğü kişilerle kısa süreli dahi olsa görüşmeye devam etmesi önemlidir. Sosyal destek depresyonun etkisini oldukça etkileyen bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu süreçte hissedilen depresif duyguların dışa vurumu için hissedilenleri yazıya dökme, sevilen bir sanat dalı ile ilgilenme, doğa ile temasın arttırılması kişiye oldukça fayda sağlayacaktır.
Duygudurum Bozukluklarına İlişkin Yanlış Bilinenler
Depresyona dair yaygın yanlış inançlardan biri depresyonun günlük ruh hali gibi yaşanması yanılgısıdır. Depresyon kişinin günlük hislerine göre başlayıp sonraki gün biten bir durum değildir. Aksine istem dışı hissedilen ve kişiye bağlı uzun sürebilen bir süreci içine alır. Ayrıca bir çok kriteri içine alır. Hem zihnen hem bedenen hem de duygusal olarak kişiyi etkileyen ve hayatın bir çok alanına sirayet eden önemli bir rahatsızlıktır.
Bir diğer bilinen yanlış inanç depresyonun kişinin isteği ile geçebileceğidir. Kişinin elbette yaşadığı rahatsızlığı ile birebir ilişkisi vardır ancak birçok rahatsızlık tamamen iradeye bağlı ortaya çıkmaz. Yaşanan sorun veya kronik duyguların uzun süre devam etmesi sonucu bir dışavurum olarak hastalıklar karşımıza çıkar. Bunun için de rahatsızlıkla ilgili durumların çözümlenmesi gereklidir.
Her depresyonun kendiliğinden geçebileceğine dair de yanlış bir bilgi durumu söz konusu olmaktadır. Oysa ki maskeli(örtük), bipolar, majör, kronik(distimi) gibi depresyonun bir çok çeşidi vardır ve her biri için farklı tedavi yöntemleri gerekebilmektedir.
Psikoterapi ve Depresyon Tedavisi
Yapılan araştırmalara göre depresyonun en etkili tedavi yollarından biri ilaçlı ve ilaç desteksiz psikoterapi yöntemidir. Psikoterapi ile depresyona yol açan kaynak sebeplerin çözümlenmesi hedeflenmektedir. Ayrıca sadece ilaçla tedavide depresyonun nüks etme ihtimalinin daha yüksek olduğuna dair sonuçlar tespit edilmiştir. Özellikle bipolar ve şiddetli depresyona da ilaç desteğinin önemli katkısı olduğunu da söyleyebiliriz. Ancak her koşulda psikoterapi duygudurum bozuklukları tedavisinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu konu ile ilgili birçok psikoterapi ekolü bulunmaktadır. Klinik bir değerlendirme sonrasında kişiye en uygun yöntem ve ekol belirlenerek sürece başlanabilir.
Beslenme ve Depresyon Arasındaki Bağlantı
Depresyonun kriterlerinden biri yeme durumunun artan veya azalan şeklinde değişmesidir. Her insanın bu süreçte vereceği tepki farklı olmaktadır. İştahın artması veya azalması şeklinde karşımıza çıkan bu belirtiler kişinin hem bedensel hem de ruhsal sağlığını olumsuz açıdan etkilemektedir. Bu konuda karşımıza çıkan iştah artışı genellikle tok olma durumuna karşın özellikle sağlıksız besinlere yönelmek şeklinde olmaktadır. İştah azalması ise hissedilen üzüntü, keyifsizlik duygularının etkisiyle uzun süre gerekli besin alımının azalması şeklindedir.
Günlük Ritüellerle Duygusal Dengenizi İyileştirin
- Uyku kalitenizi gece saatlerinde(00:00’dan itibaren) uyumayı tercih ederek yükseltin. Eğer uyumakta zorlanıyorsanız gece uyku öncesi fiziksel hareketliliğinizi azaltmanız ve bitki çaylarından destek almanız faydalı olacaktır.
- Günlük tutabilir, içinizden gelenleri yazıya döküp duygu boşalımınızı sağlayabilirsiniz.
- Güne uyanırken ve gece uyumadan önce (telefonla vakit geçiriyorsanız) telefondan uzak durmayı tercih edebilirsiniz.
- Gün içinde aklınızdan geçen olumsuz düşünceleri not edebilir, sonrasında bunların gerçekliği üzerine düşünmeye vakit ayırabilirsiniz.
- Gökyüzüne bakmak ruhunuza ve kalbinize çok iyi gelecek.
- Bir şükür defteri edinebilir, her gün en az 3 tane şükretmenize sebep cümle yazabilirsiniz.
- Besin değeri yüksek lifli gıdalar, serotonin hormonunu yükselten besinler(muz, bitter çikolata, yumurta vb.) tüketebilirsiniz.
- Uzun süre evde veya uzun süre dışarda kalmamaya dikkat ederek dengeli şekilde vakit geçirebilirsiniz.
- Yanında iyi hissettiğiniz kişilerle daha çok vakit geçirmeyi tercih edebilirsiniz.
- Kendinizi daha iyi tanımak için eğitimlere katılabilir, psikolojik danışmanlık veya psikoterapi almayı deneyebilirsiniz.