Sessiz Tehdit: Zihinsel Aşırı Uyum Sendromu
Modern dünyada “iyi çocuk”, “uyumlu çalışan”, “sorunsuz eş” olmak çoğu zaman bir meziyet gibi görünür. Ancak bu görünürdeki sorunsuzluk, bazen kişinin kendi duygusal ihtiyaçlarını bastırmasına ve görünmez bir psikolojik bedel ödemesine yol açar. Bu duruma “zihinsel aşırı uyum sendromu” diyebiliriz.
2021 yılında yapılan bir çalışma, aşırı uyum gösteren bireylerin özbenlik farkındalıklarının düşük; başkalarının onayına duydukları ihtiyacın ise belirgin şekilde yüksek olduğunu ortaya koymuştur.
“Hayır” Demenin Suçlulukla Karıştığı Bir Dünya
Toplum bizden nazik, anlayışlı, empatik ve uyumlu olmamızı bekler. Bu nitelikler ilk bakışta olumlu gibi görünse de, aşırıya kaçtığında bireyi sessiz bir tükenmişliğe sürükler. Aşırı uyumlu bireyler çoğu zaman şu cümleleri tekrar eder: “Kırılmasın diye sustum.”, “Ben sorun çıkaran olmak istemedim.”, “Önemli değil, ben hallederim.” Ancak bu cümlelerin ardında bastırılmış ihtiyaçlar, görünmez fedakârlıklar ve ihmal edilmiş bir benlik yatar. Zamanla, kişi kendi sınırlarını yok saymaya başlar; başkalarını memnun etme arzusu, kendine yabancılaşmayla sonuçlanır. “Önemli değil” diye geçilen her şey, aslında oldukça önemlidir — çünkü birikerek kişinin ruhsal alanını daraltır.
Terapötik Farkındalıkla Ne Değişir?
- Kendilik farkındalığı kazanmak
- “Hayır” demeye alan tanımak
- Sınırlar çizmeyi öğrenmek
- Onay almadan da değerli olduğunu içselleştirmek
Terapötik süreçte aşırı uyumun etkilerini azaltmak adına oldukça etkili yöntemlerdir.
Unutma: Uyum göstermek bir beceridir, ama kendinden vazgeçmek pahasına değil.